Hırsız büstü demir parmaklıklarıyla
koruduğu evin
duvarlarındaki tablolara yerleştirdiği tozları temizlikten sayıp
arada sırada bir üflüyor
Daha sonra gözüne kaçanların arkasından sövdüğü
koltuğunda
ukala bir tavırla tekrar doğruluyordu
Parmaklarındaki tafonilere
sıkıştırdığı sigarasını kendinden uzağa çekerek
hafif delilik barındıran
ifadesiyle şu konuşmayı yapıyordu .
.
- bu tanrının formu ,
hareketlenmenizi sağladığım için en az o'nun kadar aptalım.
.
Konuşması bittiğinde anekdotlarda
yakalanmış davranışların yaşlı depolarına inmek için
başka şehirden çaldığı merdiveni
kullanıyor ve orada hala polisler arıyordu onu .
.
Suçlulukla merdivenden inerken
tahtaların birleştiği noktalarda bağıran çivileri
çivilerin açtığı oyuklarda
yaşayan tırtılları seyrediyordu
kelebek olasıya kadar
Şanslı ki merdivende
zaman kavramı yoktu
evrimi saniyesinde izleyip şer şey olup bitiyor , ayağını
sallandırdığı ilk parkeye atıyordu adımını .
.
Bu yaşlı depo henüz genç ahşap
parkelere sahipti
çünkü üzerinde gezinen ayakların varlığına dair kanıtlayıcı
bir can çekişen ses bile çıkartamıyorlardı. Aslında işin kolayına kaçıp
yenilenmekten çekinen bir yaşlılığa sahip de olabilirdi bu parkeler .
.
Her iki ihtimalde de bu sessizliği bozan bir lamba zaten cızırdıyordu tepede
.
Filamanda her an sönmeye ramak
kalmışlığıyla
atların yere kapandığı bir bombardımanı andırıyordu .
Savaş her
zaman karanlığı bozguna uğrattığı için
tamirini erteleyip bu küçük oyununda görebildiği
şeylerle kutluyordu aydınlığın zaferini
.
Tepede sarkan yılanın ağzındaki güneş
zehirli , sikindirik bir lamba işte .
Sonrasında ise ilk rafta anekdotlarda
yakalanmış davranışlara uzanıyordu .
Orada döküldüğünde yüzünden özrü ve
söküldüğünde bedeninden gücü
tekrar tozlara söverken buldu kendisini koltuğunda
ve hala kendisini kimin götürdüğünü bilmiyordu .
Yeniden şaşkınlığını ve
talaşını gizleyen bir sigara yakmaya çalıştı parmaklarındaki tafoniler arasında
. Bu defa küfrü tozdan çok ötede bir iklimle mırıldandı .
.
Küfrünün sessizliğinde kendini duyup
birden oradan uzaklaşmak istercesine doğruldu
ve kendisini hor görmüş bir dünyaya
attı adımını .
Elinde sönmeye yakın bir sigara
aklında sigarasını ateşleyecek bir
şeyin olmadığı bilgisi vardı .
Yenisini çıkararak eski sigarasının ucundan emdi
devamlılığını .
Şaşkın ve bir o kadar umursamazdı .
sokakta güneş sadece bir
pencereyi yaralamıştı . Orada oturan kişiyi bilmiyordu
söz konusu diğerlerini
de.
Şanslıymış - diye geçirdi içinden .
.
Çevreyi süzdü , yolun dişiliği
taşırken tüm insanlığı üzerinde
dükkanların kapıları kapalı
ve camlarda nefeslerin kanıtı buhar
bulutları vardı .
Kimse ölmemişti . Kışı sevmişti ,
kışı seviyordu .
Kendisini yolun
dişiliğine bıraktı
yol elini kavrıyor ve ona güzel sözler söylüyordu .
Her
şeyden ötede güzel bir yürüyüştü ..
Geri dönüş yolunu düşünmek için bir sinema
salonuna girdi ve vizyondaki filmleri tek tek dolaştı . Her birinde ortalama
2-3 dakika düşünüyor
uzun ve keskin dalıyor sonrasında diğerine geçiyordu
Aslında
görsel olarak asla bakmıyordu . Sadece dalgın göz beyne dönüyor
ve geri dönüş
yolunu planlıyordu .
.
Birden dikkatini bir kız çocuğunun dizlerine çarpmasıyla
kaybetti .
Eş zamanlı bir refleksle adını sordu . biraz eğilerek .
İlgili ve
meraklı canlılıkla beklerken cevabı , küçük kız 'nay' diyerek uzaklaştı
yanından .
.
O an kendisini koltuğunda bulacağını düşündü ama olmadı ,
çünkü küçük kızın yüzü anekdotlarda
yakalanmış davranışlara benziyordu .
Doğruldu
ve bilet kuyruğuna girdi . Herhangi bir filme en önden bir bilet istedi .
Hala
geri dönüş yolu için belirleyememişti güzergahı .
.
molada salondaki ışıklar
açıldığında yola koyuldu
yol dişiliğini kaybetmiş bir kine dönüşmüştü artık .
Sis , yüzleri yarı canlı kılıyor , kaosu andıran trafik ve öfkeli ayakkabılar
beynini uyuşturuyordu .
.
Sisin arasında ankesörlü telefonda konuşan birini gördü
,
o'na göre bu kişi tüm bu kaostan o kulübede korunuyor gibiydi .
Nasıl bir şey
olduğunu merak edip
tekrar sıraya girdi , sıra o'na
geldiğinde içeriden birkaç dakika dışarıyı izledi .
Sonra ahizeyi eline aldı .
Ahize , yolun kadınlığının hissettirdiği duygulara benzer şeyler
hissettiriyordu .
.
Jetona benzer bir şey attı ama
jeton değildi
jetonu yoktu
Dışarıda bekleyen birilerinin olup olmadığına
baktıktan sonra
dudağını araladı ve çeyrek asırlık bir umutla şöyle seslendi
.
.
-
koltuğuma götürmeni dilerdim .. tekrardan başlamayı ve hatta belki de
seni tanımayı . ama film çok güzeldi , eğer dileğimi gerçekleştirirsen o filmi
hiç izlememiş olacağım , o yüzden liste sonlarına ekle isteğimi ..
.
Dışarıda bekleyen birisi ahizenin
boşta olduğunu belirten sinyal sesini duydu
ve kapıyı oynattı
sonrasında O korkmuş ve başı eğik
bir selamlamayla adımladı oradan .
Bahsettiği
şeyler bir yanıltmaydı
filmi izlememişti ki zaten molada kaçmıştı oradan .
Olmayan bir şeyi yanıltmak istemişti .
Gerçek bir jeton için sorular sordu sise
Sahi kimdi ? belirsizliğiyle yarılamıştı yolu .
Anahtarlarını yokladı . Bir
kediyle selamlaştılar .
.
Eve girdiğinde masanın üzerinde bir
not karşıladı onu .
bilinçli bir lekeyle akmıştı yazı ,
motife dönüşmüş , özenli göstermişti kendisini . Şöyle yazıyordu .
.
- yaşlı depona in !
.
oldukça sakin karşılayarak oturdu
koltuğa
etrafa bakınarak - bu defa kendi iradem – dedi .
Akabinde ekledi
-Burayı severim-
.
Sigara yakmadı
Bir bilye
çıkararak cebinden salladı deponun girişine doğru .
Merdiveni düşündü , onu
çaldığı şehri hatta polisler tarafından hala aranıyor olabileceğini .
Botlarının
bağcıklarını çözdü , kışı seviyordu ama onları çıkarmadı .
Deponun giriş
kısmına doğru yürüdü . İpe basması kaçınılmaz olsa da , ipler de onunla attı
adımını , bu ilk birlikteliğiydi
yolun kadınlığında ya da ahizede
aldığı hisle eş değer .
Kapağı açtı ve merdivenle selamlaştı.
Merdivenden inerken gülümsüyor bir
şarkıyı mırıldanıyordu .
Parkeye uzandığı ilk adım korkunç bir ses çıkarmıştı .
Uzun bir süre geçmişti anlaşılan . Parkeler yaşlanmış ve tepede sarkan yılan
ölmüştü .
Işık yoktu , karanlıkta ilerledi .
Anekdotlarda yakalanmış
davranışların olduğu rafı kör elleriyle aradı
bağcığını çözdüğü botların
birlikteliğiyle bir şeye takıldı ..
Bunlar raflarıydı Ve hepsi
kırılmıştı
küçük parçalara ayrılasıya kadar baltalanmışlardı .
O an acı duydu
yüzünü sıktı ve
yukarıdaki koltuğunu düşündü . Orada olmak .
.
Kırık rafları yerden alırken biraz
toz yuttu , küfrü düşünmedi bu kez .
Karanlığın içinde başka biri daha vardı
çünkü . Notu yazan , raflarını kıran , zamanı geriye çeviren
ve onu
bayıltıp koltuğa çıkaran kişiydi .
.
Filamanda da atlar yerdeydi ama
hala kalkmaya çabalıyorlardı .
Bu o kişiyi anlık görmesi için biraz aydınlık
demekti .
Fakat geniş bir depoydu . Filamanda atları bir saniyelik canlılık
gösteriyordu
bir saniyelik direniş .
Yani karanlık ilk savaşını kazanmaya çok
yaklaşmıştı .
.
Durduğu yerin batısına , güneyine
ve doğusuna bakmak için ilk 3 atı harcamıştı bile
oysa sadece karşısına bakması
yeterliydi ama şansızdı tahminlerinde .
Kimseyi görememişti . 4. atın ayağa
kalkmasını bekledi filamandada.
.
Aydınlandığında karşısı ,
aydınlandığında kuzey , aydınlandığında soğuk ve aydınlandığında korku , 4. at
çoktan ölmüştü.
.
Akabinde tepede sarkan ölü yılanın
ağzındaki güneş de patlamıştı .
Bu karanlığın zaferi kutlamasında atılan havai
fişeklerdendi .
Anlık gördüğü şey her neyse karanlığın içinde apar topar çıktı
merdivenlerden .
Koltuğuna oturdu ve
sigarasını yakmak için bir ateş aradı .
Mutfak rafında duran son kibrite
gülümsedi .
Yüzü beyaz ve mordu .
İki rengi taşıyabilen bir hisse sahipti
aceleliği . Tekrardan depoya indi , sigarası yanıyordu . merdivenlere veda
edercesine gülümsedi , yarım yüzüyle .
İndiğinde parke hala yaşlıydı , ses
inanılmaz artmıştı .
.
ve merdiveni kaldırarak yukarı
doğru fırlattı
Artık bu depodan çıkmak imkansız hale gelmişti
Sigarasını
yakmış ama çekmemişti henüz
biraz
yürüdü . Önce botlarını kesti , tepede sarkan ölü yılanın ağzındaki güneş
parçaları
Ama hissetmiyordu , yolun kadınlığı hala aklındaydı , bağcıkları da
.
Sigarasını çekti ve o an oluşan aydınlık topraklarını tekrardan geri aldı
karanlığından elinden . Tepede sarkan
ölü yılanın derisini bileğine dolamış bir kadındı karşısındaki
Bu betimleme
yeterliydi . O kızarıklıkta tasvirlenmesi imkansızdı çünkü.
Sigara ışığında
dans edecek kadar da mutluydu .
Tüm bunları sanki yılanın derisine sahip olmak için yapmıştı.
Adam savaş yorgunu
bir zaferle dönerken toraklarına , tekrar açtı dudaklarını . Seslenişten ve
istekten uzakta bir sesle .
.
beni koltuğumda sıfırlayabilirsin
tekrar , bir telefon açtırabilirsin hatta
kendine . Bir bilet dahi aldırabilirsin üstelik en önden ve beni
kaybettirebilirsin zamanda .. Bileğine sardığın şey güzel yetenek ki anekdotlarda
yakalanmış davranışların raflarını tekrardan yapabilirsin de bu zor değil
. Parke aralarını doldurursan da zaten
gençleşir onlar . Her şey eski halini alır . Tepede sarkan ölü yılan sende
kalsın , bu son sigara . Karanlığa da alışılır ama yeteneğin için bunca gürültü
fazla . Şimdi emri ödeşelim . Koltuğa götür beni !
O an ikisi de merdivenin olmadığı
çıkışa baktılar . Şehri tepeden izleyenlerle aynı buhran .
.